enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,4950
EURO
34,5933
Cargill

Çağ Dışı Sefil Medeniyet

213
A+
A-

Medeniyet; ilim, sanat, edebiyat, mimari, imar, estetik, teknoloji, felsefe, fikir, düşünce, hürriyet, ahlak, insanlık, maddiyat ve maneviyat gibi insanı ve toplumu ilgilendiren hemen her şeyi kapsayan ve yaşam seviyesini veya gelişmişlik düzeyini ifade eden bir kavram olarak telakki edilir. Faydaya erişme yolundaki her türlü sistem oluşumu ve yapılanma, medeniyetin tezahürü olarak kabul edilmektedir. Medeniyeti karakterize eden en önemli etkenlerden birinin, inançlar ve dinler olduğunu herkes bilmektedir. Bu nedenle medeniyet çok kapsayıcı geniş bir kavramdır. Tarih boyunca dünyada arzı endam eden birçok medeniyet ortaya çıkmıştır. Mezopotamya, Mısır, İnka, Maya, Hint, Abbasi, Emevi, Yunan, Anadolu, Selçuklu, Osmanlı gibi birçok medeniyet gelip geçmiştir. Bunları en genel manada yeni haliyle kategorize edecek olursak; Batı medeniyeti ve İslam medeniyeti olarak ikiye ayırabiliriz. Tarihsel süreçteki tüm savaşlar genel olarak bu eksenlerde meydana gelmiştir. Elbette ki çok daha değişik sınıflandırmalar ve tanımlamalar da yapmak mümkündür.

Bilinmelidir ki; ilme en büyük katkıyı İslam medeniyetini temsil eden büyük İslam alimleri yapmıştır. Temel ilimlerin kurucuları onlardır. Kim ne derse desin, ilmin en büyük keşiflerini İslam alimleri yapmıştır. Onlar reklam peşinde koşmayan, Hak rızasını ve insanlığa hizmeti gaye edinen en saygın insanlardır. Onların eserlerinin ve buluşlarının batılı iktibasçılar tarafından kopyalanması ve sahiplenilmesi bilinmeyen bir şey değildir. İslam alimleri ilmin tüm insanlığın ortak malı olduğuna inanırken, batılı ilim insanları ilimleri son noktasına kadar sömürmeyi, kötü yünde kullanmayı ve paraya tahvil etmeyi öne almışlardır. Çünkü batı medeniyeti menfaatler üzerine kurulmuş bir medeniyettir.

Ortaçağ karanlığından sonra toparlanmaya başlayan Batı medeniyetinin fikri yapısı Haçlılar ve Siyonistler üzerinde kurgulanmış ve tüm icraatlar bu yönde uygulama alanı bulmuştur. Fakat bu medeniyetin arka planında gayrı insani hasletler öne çıkmıştır. Birçok coğrafyanın yağmalanması, sömürülmesi, işgal edilmesi, toplumların köleleştirilmesi, despotik uygulamalara ve insanlık dışı muamelelere maruz bırakılması bu medeniyetin batıl bir medeniyet olmasına neden olmuştur. Bu medeniyetin ana kodlarında; ahlak ve maneviyat sıfırlanmıştır. Bu medeniyette kötülüğün ve her türlü çirkinliğin tezahürü söz konusudur. Bu medeniyet hakikate ve fıtrata aykırılık teşkil etmektedir. Bu şeytani medeniyette hak yok, adalet yok, haya yok, edep yoktur. Buranın her tarafında haram sarmalı vardır. Burası boş işlerin merkezidir. Burada menfaat, zulmet, haksızlık, yalancılık vardır. Her daim kuvveti ve zoru üstün tutma söz konusudur. Alabildiğine sapkınlık ve sapıklık vardır. Kalb eğriliği, aşırılık ve haddi aşmak söz konusudur. Neticede Hak olmayan her ne varsa burada vardır. Yani burası nefsin ve şeytanın hüküm sürdüğü ve tüm kötülüklerin her yönü ile egemenlik kurduğu bir medeniyet oluşumudur.

Batı medeniyetinin en büyük acziyeti, insanı mutlu edememesidir. Teknolojik seviyeler, para ve imkan bolluğu, batı insanını mutlu edemedi. Çünkü batı medeniyeti gönüllere hitap edemedi. İnsani melekeleri ortaya koyamadı. İnsanın fıtratına ayak uyduramadı. Bu nedenle batı medeniyeti istismara ve entrikalara dayalı maskeli bir medeniyettir. Burada, insana, hayvana ve tabiata karşı merhametsiz bir medeniyet neşvünema bulmaktadır. Komünizm, kapitalizm, faşizm, emperyalizm, materyalizm, evrimcilik, deizm, ateizm ve diğer tüm sapık ve sapkın akımlar bu medeniyetin yansımalarıdır. Kağıttan bir kaplana dahi benzeyebilmesi mümkün değildir. Çünkü bu batıl medeniyetin altyapısında hak ve hukuka dayanan bir meşruiyet yoktur.

Batı medeniyeti insanlığın ilk gününden beri rezil bir medeniyet görüntüsü vermiştir. Tarihte nam salmış, güç sahibi olmuş, kısmen muktedir olmuş ve kibrin büyüsüne kapılmış ve böylece şeytanlaşmış şahsiyetlerin ibretlik hazin hikayeleri günümüze kadar ulaşmaktadır. Bir sineğin dahi ilahlık taslayan Nemrut’u mağlup etmesi, Firavun’un sefil görüntüsünün bugün dahi ibret olarak sergilenmesi, Ebrehe’nin ordularının Ebabil kuşlarına rezil olması, Lut kavmi, Ad kavmi, Semud kavmi, Medyen kavmi gibi toplulukların haddi aşarak sapkınlıkta sınır tanımaması ve bunun sonucunda helak olması, insanların olası sefaletine, acziyetine, zafiyetine ve gayri medeni olmalarına misallerdir. “Bu gemiyi tanrı bile batıramaz” denilen devasa Titanik gemisinin okyanusun dibini boylaması, kibirli bir eda ile meydan okuyan olarak adlandırılan Challenger uzay mekiğinin uzaya gönderilemeden havada infilak etmesi fıtrat ekseninde haddi aşmanın ibretlik öyküleridir. Bu nedenle batı medeniyeti haddi hududu aşan rezil bir medeniyettir.

Bu gün geldiğimiz noktada ise çok daha açık ibretlik sahneler vardır. Tarih boyunca hiç görülmemiş ibretlik sahneler… Dünyayı kasıp kavuran, sömüren, köleleştiren ve bölerek parçalayan egemen zihniyetlerin büyülü dünyası iflas etti. Saltanatlarının dayanıksız olduğu ve bunların bir köpük misali nasıl sönümlendikleri ortaya çıktı. Güç tanımları ve kasvetli kibirleri yerle yeksan oldu. Bütün sahteliklerini dünya alem ayan beyan görmüş oldu. Bir virüs, adeta turnusol kağıdı görevi üstlenerek bütün sahte güçlerin sefil hallerini göz önüne sermiş oldu. Övünülen medeniyetlerin iç yüzü ortaya çıktı. Batı uygarlığının güç ile zehirlenmiş pislik bir uygarlık olduğunu artık anlamayan kalmadı. İşledikleri tüm melanetlerden, yediklerinden, içtiklerinden, yaşadıklarından hiçbir güç elde edemedikleri ortaya çıktı. Madem çağ, ilim çağı, teknoloji çağı, insanın zirvelere çıktığı çağ ise bu gelinen nokta neyin nesidir? Hele bir enerji ve gıda meselesi var ki, bu durum batı medeniyetinin resmen çöküşünü resmetmektedir. İnsanın “ne medeniyet ama” diyesi geliyor. Elektrik yok, enerji yok, ısı yok, ışık yok, gıda yok. Bu ne menem bir medeniyettir böyle…

Batı medeniyetinin tüm oyunları ve oyuncakları ortaya çıktı. Mitolojik ve mistik dünyaları sona erdi, yollar tıkandı. Büyü bozuldu. Tüm sapkın ve batıl zihniyetler toz duman oldu. Sapkınlıklar ve sapıklıklar kokuşmuş bataklığa dönüştü. Efsunlanmış kimlikler katranlara dönüştü. Tüm beşeri sistemler iflas etti. Bunların insanı mutlu etmediği ortaya çıktı. Sahte vaatler acziyete büründü. Sahte peygamberler, sahte mehdiler, uydurukçular, kahinler, falcılar, adanmışlar, yükselmişler, seçilmişler, güç baronları, sahte inanç baronları, erişilmezler ve ulaşılmazlar neden ortalıkta yok? Nerede bunların güçleri? Nerede karanlık güçler? Nerede heybetli tapınaklar? Ne oldu trilyon dolarlarına? Nerede bu güç simsarlarının çaresi?

Osmanlı medeniyetine ihanet eden Tanzimatçılar, batı medeniyeti hayranı olarak koca bir imparatorluğun parçalanmasında önemli bir rol oynamıştır. Sonrasında Kurtuluş Savaşı yapan milletimiz Tanzimatçıların bu hastalıklı hallerinden bir türlü kurtulamadı. Yeni Cumhuriyetin tüm kadrolarını sinsi bir şekilde ele geçirdiler. Amaç batı medeniyetini egemen kılarak çağdaş uygarlığı yakalamaktı. Yani aslında milletimize yeniden bir format atılacaktı. İşe 1923 de Lozan’da imzalanan hezimet belgesi ile işe başladılar. Savaşı kazanan aziz millet masada kaybediyordu. Say say bitmez kaybettiğimiz topraklar…

Batı medeniyeti uğruna; 1926 yılında İsviçre’den Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu, İtalya’dan Ceza Kanunu, Almanya’dan Ticaret Kanunu, 1929 yılında Almanya’dan Ceza Muhakemeleri Kanunu, Deniz Ticaret Kanunu, Fransa’dan İdare Kanunu kopyalanmış. 1928 yılında laikliğe ilk adım atılmış ve 1937 de millete ayar vermek üzere Fransız laikliği resmen sahneye konulmuştur. 1928 yılında milletin kökleri ile tüm bağları kesilmiş ve harf inkılabı devreye sokulmuştur. Milletimize siyasi güç katan halifelik makamı da 1924 yılında İngilizlerin isteği doğrultusunda kaldırılmıştır. Toplamadığımız batı kanunu kalmadı ama ilim ve teknoloji transferi adına hemen hemen hiçbir şey yapılmadı. Buna gerek de görülmedi. Çünkü onların uygarlık anlayışı sadece moda kavramı dahilinde gösteriş üzerine kurgulanmıştır.

Batı medeniyetine erişmek için bir Ermeni dilbilimci yi tam 45 yıl Türk Dil Kurumuna monte etmişlerdir. Milli tarihimiz de milli olmayanlar tarafından yanlı ve tek taraflı olarak tam bir asırdır millete okutulmuştur. Eğitim sistemimiz de batı hayranlığından nasibini almıştır. Mesela 1949 yılında Marshall yardımları bahanesi ile Amerika ve Türkiye arasında eşit sayıda üyeli eğitim komisyonu kuruldu. Komisyon başkanı bile ABD üyesinden oluşuyor bütün kararlar Amerikan istekleri doğrultusunda şekilleniyordu. Ortaöğretim kurumlarının müfredatlarını bu komisyon belirliyordu. Şartlar epey değişmiş olsa da bugün bile Fulbright Eğitim Komisyonu etkin olmak istemektedir.

Bir asırdır yoğun şekilde yürütülen sözde uygarlık ve batılılaşma hareketinin sonunda ilim adına, teknoloji adına, sanayi adına memlekete tek bir çivi dahi çakılmadı. Hiçbir iş yapılmadı. Yapmak isteyenler de engellendi ve yok edildi. Lakin batı medeniyeti mütemadiyen hayalleri süslemeye devam etti. Hırvat kravatı, İspanyol paça pantolonu, Fransız şapkası, İngiliz mini eteği varsa çağdaş uygarlık ve medeniyet yeterli sayılıyordu. Kendi atasının mezar taşına ne yazdığını veya tarihi bir çeşmede neler yazıldığını okumaktan aciz olan bir nesil çağdaş uygar sayılacakmış… Dükkanlarının ekseriyetini yabancı isimlerle dolduran bir nesil çağdaş medeniyetin ötelerine ulaşacakmış…

Orta çağdan beri hala enerjisini ve gıdasını temin edemeyen batı medeniyeti şimdilerde sefaleti yaşamaktadır. Kısmi sanayileşme dışında zerre kadar bir gelişim gösteremeyen batı medeniyeti madden ve manen çökmüş canavar bir medeniyete dönüştü. Zaten tarih boyunca vahşeti simgeleyen tüm hasletler bu medeniyetin kodlarına işlenmiştir. Yeni çağda; en çağ dışı, en sapık, en sapkın, en pislik, en çirkin, en ahlaksız şey olan lutiliği hayat felsefesi olarak insanlığa dayatmaya başlamaları vardıkları en aşağılık durumdur. Bu nedenle batı medeniyeti insanlığın yüz karası bir medeniyettir.

Batıya özenen, hayranlık duyan ve kendini o zihniyetlere kanalize edenler şimdi çok üzgün. Batı medeniyetinin içerisine düştüğü rezalet görüntüler, acizlikler, kuyruklar ve sefaletler bu zatlarda derin karanlık boşluklar ve çöküntüler meydana getirmektedir. Umut bağladıkları dağlara kar yağdı. Şimdi yeni bir asırda, batı medeniyeti sürüngen ve zavallı bir medeniyet olarak yoluna devam edecek. Çünkü çağ dışı sefil batı medeniyeti rezil olmaya, zelil olmaya ve zail olmaya mahkum olan azgın bir medeniyettir.

Yazarın Diğer Yazıları
03.10.2022