Ölümün kendisine yakın olduğunu bilen insanlar geçmiş yaşamları gözlerinin önünden geçer, yaptıkları ve yapması gerekirken yapmadıkları üzerine öz eleştirilerde bulunur. Keşke şöyle yapsaydım, böyle yapsaydım. Bunu yapsaydım ya da bunu yapmasaydım şeklindeki düşünceler ve sorular zihni meşgul eder.
Yıllardır edinilen deneyimler ve ölmek üzere olan insanlarla yapılan görüşmelerden elde edilen veriler bize “pişmanlıklar” hakkında bilgi vermektedir. Ölmekte olan insanların pişmanlıkları; yaşamaya devam edenler için önemli ilham kaynağı olması ve onlar için gerçekten neyin önemli olduğunu sorgulamaları için bir fırsat teşkil ediyor olmasına rağmen bu fırsatı değerlendirebilen ve kalan ömründe bunları tatbik edebilen, veya etmeye çalışanların sayısı o kadar azdır ki üzülmemek elde değil! İnsanlar genellikle “keşkeler” ve “pişmanlıklarla” yaşar ve ölürler!
Birçok araştırmaya da konu olan, insanların hayatlarında en fazla pişmanlık duydukları konular nelerdir? Bu pişmanlıkları duymamak için neler yapılmalı?
* “Keşke başkalarının benden istediği şekilde değil de, kendi istediğim gibi yaşasaydım”. İnsanlar yaşadıkları hayata dönüp baktıklarında kurdukları hayallerden kaç tanesini gerçekleştirebildiklerini fark edebiliyorlar! Birçoğu, hayallerinin yarısını bile gerçekleştiremeden yolun sonuna gelmiş oluyorlar.
* “Keşke bu kadar çok çalışmasaydım!” Çocuklarının geçimini sağlamakla mükellef olan anne babalar, onlara iyi bir gelecek hazırlamak için yıllarca yoğun bir şekilde çalışmış olmaktan pişmandırlar. Gözlerinin önünde çocuklarının büyümesini görememenin, onlara ve eşlerine yeteri kadar zaman ayıramamış olmaları en büyük üzüntüleri olmuştur.
* “Keşke gerçek duygularımı ifade edebilecek cesaretim olsaydı!” Birçok insan, çevresindeki insanlarla bir çatışmaya girmemek, huzursuzluk çıkmaması için gerçek duygularını bastırmak zorunda kaldıklarını itiraf etmişlerdir. Ailesi, yakınları, dostları ve iş arkadaşları ile huzurlu ve sorunsuz yaşam sürdürebilme adına çoğu kez dürüstçe düşüncelerini ve duygularını ifade edemediler. Bu iyi niyetli yaklaşım onların hayatlarını kararttı. Hatta hastalanmalarına bile neden oldu.
* “ Keşke ailem ve dostlarımla daha fazla birlikte olsaydım”! Ömrün sonuna gelmiş olanlar, hayatlarında kendileri için önem arz edenleri son bir kez daha görmek isterler. Sevdiklerine veya sevdiklerinin kendisine yeteri kadar değer verememiş olması onlara büyük acı verir! Bu acı ile bu fani dünyadan göç etmek zorunda kalmaları onlar için en büyük “ elemdir”!
* “Keşke daha şanslı olabilseydim!” ( kaderim daha güzel olsaydı) : Ömrün sonuna gelmiş olanların bir kısmı da yaşadıkları sorunların altında ezilerek, kendilerinin şansız olarak nitelemektedirler. Kaderlerinin daha güzel olmasını arzu ettiklerini vurgularken, diğer taraftan da kendilerine Allah tarafından çizilen “yazgının” karşısında çaresiz olurlar.
* “ Keşke Dünya için çalıştığım kadar ‘ötesi’ için de çalışsaydım”! Diğer maddelerde belirttiğim pişmanlıklar tüm inanç gruplarında görülme olasılığı yüksek iken, bu madde daha çok Müslümanlarda ortaya çıkmaktadır. Yaşamları boyunca değişik nedenlerden dolayı, dinlerinin kendilerine yüklediği görev ve sorumlulukları yerine getirmezler veya eksik getirirler. Hiç ölmeyeceklerini sanırlar! Ölümün kendilerinden çok uzak olduğu inancıyla ibadetlerini ve diğer hayır-hasenatlarını ileriki bir tarihi ertelerler. Ölümün ne zaman geleceği bilinemediğinden çoğu zaman hazırlıksız yakalanırlar!
Maalesef tüm bu ve buna benzer pişmanlıkları ölüm vakti yaklaştığını anladıklarında fark ederler. Kendilerini hem Dünya’da hem de ahirette mutlu edecek şeylerin neler olduğunu, mutlu olmanın yollarını iş işten geçtikten sonra anlarlar!
Güzel bir şarkı vardı hani: “Son pişmanlık neye yarar, her şeyin bir bedeli var. Buraya kadar”…diye devam eder. Bu şarkıda da anlatılmak istendiği gibi hataları ve pişmanlıkları çok geç olmadan telafi etmeye çalışmalı, akabinde onları bir daha yapmamalı. Böylelikle pişmanlıklar ortadan kalkar ve ömrün sonuna gelindiğinde huzur içinde can verilir!
“ Keşke” denilecek pişmanlıklardan uzak durmak için ise ünlü bir düşünürün şu tavsiyesini rehber almalı: “Hayatta huzurlu olmanın iki yolu vardır. Birincisi incinmemek, ikincisi ise asla incitmemektir. “ Kırılmamak ve incinmemek belki elde değildir ama “kırmak” ve “incitmek” eldedir. Biz bunu yapmayalım. Elimizde olanı gerçekleştirelim; elimizde olmayandan dolayı da üzülmemeli. Yapılması gerekenleri de ertelemeden zamanında yapmalı…
Yolun sonuna gelindiğinde ve geri dönüp bakıldığında “Pişmanlıkların” olmadığı nice yıllara…
Mehmet Zengin